Perşembe, Aralık 22, 2011

Cuma Şiiri

Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Yürürüz başkentin sokaklarında

Bir nehir şu tutuk konuşan cumartesi
Üstünde iki yonga: Çarşamba, bir de cuma

Ayrılık lafları etme sevgilim
Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa

Kolkola yürüyoruz tek tük öpüşüyoruz
Sonra ayrılıyoruz korkuyoruz da

Kimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da
Kimi zaman bir köşe arıyoruz en sapa

İşimiz mi yok, şu Akay'a sapalım istersen
İstersen garson girelim ilkyazın gazinosuna

Börekçi! diye bağır istersen şurda
Kısmet çıkar -sanırım- Emek'te oturan kıza

Abiler! Abiler! diye bir şey satayım ben
Mendilim kalmamış kağıt peçete yok mu çantanda?

Üç peseta gibi bir paraya dondurma yemiştim
Madrid'te yemiştim, ve çatılardan kanguru akıyordu
Londra'da

Seversin mi beni, doğru söyle ama? - Sigara?
Ne eflatun etin var, yanarca mı yanarca

İnan Selimiye'nin minareleri gibisin
Her seferinde başka yoldan çıkılır nirvanaya

CEMAL SÜREYA

Salı, Aralık 20, 2011

İsimsiz Bir Aşk Şiiri

Senden her ayrıldığımda
Çılgınca dalgalanan bir insan denizinde
Annesini yitiren bir çocuğun
Ürkek hüznü çöker yüzüme.
Seninle her karşılaştığımda
Sabah kırağısıyla yıkanan çiçeklerin
Cemresi vurur gözlerime.
Seni tam bulduğum anda yitirmenin korkusu
Tam yitirdiğim anda bulmanın sevinci,
Seni treni kalkan bir yolcunu telaşı,
Seni ilk öyküsünü bitiren genç bir yazarın hevesi
Seni kayaları parçalayarak akan bir ırmağın deliliği,
Seni güneşin tembel bakışları altında
Uzanan başakların dinginliği,
Seni bayramlık için para biriktiren
Küçük bir çırağın sabırsızlığı,
Seni bilmem hangi zalim kurşunun
Kırdığı kanadına söz geçiremeyen
Göçmen kuşun çaresizliği,
Seni zorlu yıllardan sonra karşılaşan
Kavga arkadaşlarının neşesiyle,
Batarak kirpiklerime kadar gümüşten denizlere
Vur emriyle aranan bir kaçakmışsın gibi
Taşırım can evimin en saklı yerinde...

Ahmet Ümit

Cuma, Aralık 09, 2011

Rüzgara Karşı Yürüyen Adam

Rüzgara karşı yürüyorum
Yamalı caddelerinde bu şehrin.
Düşümde ''Gülüşü deniz mavisi çocuklar''
Bir memleket var düşümde dostlar
Sahibi çocuk suratlı adamlar
Bir memleket var düşümde bu akşam
Sahiden özlenilebilen bir diyar
Ben bir başıma bir deli
Ben sanki bin yaşında bir deli
Bir memleket özledim ki sormayın
Her yanı gülden kemerli
Fakat ne işim var bu şehirde
Batanları gülüşünden belli
Herşey ne kadar da arabesk
Bazı evlerde cenaze; bazılarında düğün sesleri
Hüzünle, mutluluk yanyanaydı gördüm
Gördüm kavuşmakla ayrılmayı
Bir metro istasyonunda
Lanet okuyordu kızlar erkeklere
Yalvarma makamındaydı erkekler ; gördüm
Ben bir başıma bir deli
Ben sanki bin yaşında bir deli
Yamalı caddelerinde bu şehrin.
Yürüyorum rüzgara karşı
Düşümde ''Gülüşü deniz mavisi çocuklar''

Nazim Hikmet