Pazar, Mart 20, 2011

Uçurumun kenarındayım...Bi gamzelik rüzgar yetcek, ha itti beni, ha itcek...

Artık bitti,
Herkesin ingilizce konuştuğu bir şehirde, bütün olaylara Fransız kaldım dün. Aklımda gözlerin ve o çapkın gülüşün...
Ben çıktığım bütün yolculuklarda, kaçtım sana geldim, orda olman ya da olmaman fark etmedi, çünkü terk etmedi sevdan beni...
Beklemedim aklımın aydınlığına sorular sormanı, belimi sarmanı... Ben en çok seni özledim.
Ömrümün bütün ayrılıklarını topladım sana geldim, kucağımda ki ayrık otlarını bahçene serdim...
Girmedim hiç senin sokağına ama devriyelerden korktuğumdan değil...
Sen bunu hep bildin...
Sol yanım, yaralı yanım...
Sana çarptığımda, bana çarptığında, çarpıştığımızda işte,
Her neyse işte...
Hani, artık çarşaf gibi serilmiş sularda yol alıyorken sen...
Zaman basıyordum ben yaralarıma...Fırtınaların en kallavisinde yol alıyordu hayat, ben mecburen peşinden koşuyordum...
Kaybediyordum bazen labirent sokaklarda yaşamı, sigarı dumanı bastığı için göremiyordum güneşin parlamasını...
Baktın ya bana öyle, o çapkın gülüşünle, sağa kayan dudaklarının peşinden kaydım gittim ben işte...
Zamanın ıraksadığını anlattım,
Yatık sekislerr çizip boşluğa, dağılışlarını izledim... O 3-5 gün fazladan yaşanan mutluluklarda, çok güldüm, çok eğlendim...
Türkiye'deki tüm illerin plakalarını ezberledim, bütün rakı masalarında sana içtim, gözlerine...
Adımıza açılan tüm bahisler sonuçlarını beklerken sessizce, o 20TL'yi kaybettiğin için çok sevindim...
Ben senin kara sularına ayrık otlarıyla birlikte gelirken, peşim sıra karabulutları da toplamışım fark etmedim...
İstersen "özür dilerim" ama biliyorsun, ben sana gül bahçesi vadetmedim...
Benim denizlerimdeki fırtınalar senin denizlerini dalgalandırmaya başladığında fark ettim yaklaşan fırtınaları...
Korktum, fırtınalara dayanamazsın diye, gittim...
Ben böyle bir kaç defa daha gitmiştim, yaprakların sarardığında çınar ağaçları altında, güneşin akdenizi kavurduğunda dingin maviliklerde, bir peri masalında şehri pamuklarla sararlarken, tentürdiyot sürerlerken açık yaralara çatışmalarda...Belki öldürür yüreğimdeki seni diye, kutu kutu tentürdiyotlar içtim...Sonra bütün savaş meydanlarında sana yenildim...
Yani ben, seni, aslında bir çok kez bırakıp gittim...
En son 5,5 saat gittim senden, "Ömrümmmm" diye fısıldayıp, saçlarımla oynuyorken rüzgar,buz kesiyordu gece...
Seni anımsatan herşeye küfürler ederken, en çokta sana küfrederken ben, gözyaşlarım dudaklarımı ıslatırken, hatıraların seni hatırlatmasına hacet kalmadığını bizzat yaşadım... Ben en çok seni yaşadımmm...
Eve girdiğimde ılık hava yüzüme ilk çarptığında gülüşünden aldım, ömrümden verdim...
Sonra şarap şişelerinin dibinde kayboldum(k), rakı masalarına meze yaptım söylediklerini... Bir çok kez kaçış planları yaptım, hepsinde gözlerine yakalandım...
İşte bu son gidiş, son uçağa biniş...
Gittim gerçekten, aramıza okyanuslar girdi...
Ağladım, zırladım sarhoş oldum, ... ayıldım...
Kalktığımda ilk senin adını söyledim, gözlerimi açtığımda ilk senin gözlerini gördüm...
Merak etme beni, iyiyim ben, hep aynı şeyler işte... Sadece biraz daha fazla sigara ve biraz daha toz, duman var buralarda...
Bak şimdi pencerenden, senin şehrinde kararmış olan gökyüzünü, benim şehrimde(sesleri duymasan) havai fişeklerle aydınlatıyorlar sanki...
Ben bu sevgiye geciksemde SEVGİLİM, nereye gidersem gideyim, yaşadığım sürece dönüp dolaşıp sana geleceğim...

Artık bitti, tüm o kendimi sorgulamalar, yargılamalar...
Artık bitti, kendini suçlu hissetmeler, anlamsız konuşmalar...
Artık bitti... hepsi çekip gitti...

Bir kaç saat önce üstü başı toz toprak, kanayan yaralarını umursamadan kana kana su içen bir çocukta gördüm bakışlarını... Kana kana içtiğim sevgin sardı her yanımı...

Seni bırakıp gitmek mi? Delisin :) Daha yeni başlıyoruz(m)...