Cumartesi, Temmuz 30, 2011

Elsa’ya Şiirler

Sana büyük bir sır söyleyeceğim zaman sensin
Zaman kadındır ister ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Çözülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi

Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
Bu mavi çanaklarda kan gibi durdurulmuş zamanın işkencesi
Buysa daha beterdir giderilmemiş istekten bitmez tükenmezcesine

Göz susuzluğundan sen yürürken odada
Ve bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
Daha beter seni kaçak
Seni yabancı bilmekten
Aklin ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
Tanrım ne ağırdır sözcükler asıl demek istediğim bu
Hazzın ötesinde sevgilim dokunurluğun erimi dışında bugün sevgim

Sen ki benim saat-şakağımda vurursun
Boğulurum solup alıp vermesen
Tenimde bir duraksar ve yerleşir adimin

Sana büyük bir sır söyleyeceğim her söz
Dudağımda bir dilenen zavallı
Acınacak bir şey ellerin için kararan bir şey bakışının altında

İşte bunun için diyorum ikide bir seni seviyorum diye
Boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakça kalp kristali
Kaba konuşmamdan gücenme benim bu konuşma
Ateşte şu tatsız gürültüyü çıkaran sudur o kadar

Sana büyük bir sır söyleyeceğim bilmem ben
Sana benzeyen zamandan söz açmayı
Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
Tıpkı uzun bir süre garda
El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
Ve bilek söner yeni ağırlığından gözyaşlarının

Sana büyük bir sır söyleyeceğim korkuyorum senden
Korkuyorum yanın sıra gidenden pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden

Sana büyük bir sır söyleyeceğim kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
Sevgilim


Louis ARAGON
(Çeviri: Sait Maden )

Öyle bir zamanda gel ki...

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
Ellerimde koparmaya çalıştığım zincirlerden kalma yara izleri
Yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun.
Gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın.
Yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak.

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde.
Hiçbiri tamamlayamamış olsun cümlelerimi,
Hiç biri bağlayamamış olsun geceyi sabaha.
Hiçbirinin gülüşünün her anı senin kadar aklıma işlenmemiş olsun.
Hiçbirinin hayali en güzel haliyle barınamamış olsun beynimde.
Hiçbirinin izi kalmamış olsun bedenimde.

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
Sessizce ağladığım anları kimse çığlık çığlığa hıçkırıklara dönüştürememiş olsun.
Ellerim kimsenin üzerinde eriyip gitmemiş olsun, gezinse bile.
Dudaklarım senin adını söylerkenki gibi kıvrılmamış olsun hiç bi ad'a yeterince.
Yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmiş olsun kumlar aktıkça tane tane.
Unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım,
Sevmediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki
Yerçekimine karşı koysun damarlarımda beni yaşatan her zerre.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın...

Orhan Veli

Perşembe, Temmuz 28, 2011

YILDIZ

Evren esrisin diye gövdende
Tuttum elinle bir dünya dokudum
Savatlı ayı taktım bileğine

Bak yaz kıyısından limon çiçeği
Yüklü kızarık gece yükseliyor
Köpeklerin uyuduğu bahçemize

Minderlerimizi ansı, nerdeyse
Doğar o anasonlu yıldız
Kırılmış dağın balkonundan.

Uzanalım, kavağın ve beynimin
Kum saatlarını duyuyor musun
Tenle karışıyor, sürgünlerinle.


Kaktüs bana bir ağıt söyle.

Melih Cevdet ANDAY

KENDİ OLARAK SANA GELEN

Kendi olarak, sana gelen-
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen-
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen-
kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan- -
O, işte...

Oruç Aruoba

Perşembe, Temmuz 21, 2011

BÜYÜK İSTİFHAM ÜZERİNDE

şimdi sen olsan...

ilk sonbahar yağmuruyla oturduk hayli dertleştik
ben camın önündeydim o arkasındaydı
sen izmir taraflarında uzakça bir yerdeydin

dünden bugüne çektiklerin eksilmedi dedi yağmur bana
eksilmeyecek dedi bugünden yarına
bir hiçliğin koynunda istifham gibi büyüyeceksin
sual sorduğun herşey senden sual soracak
bitirdim sandığın vakit başladığını göreceksın

yağmurun altında insanlar biçimsizdiler
şimdi sen olsan ortalık şenlenecekti
sanki birdenbire ışıklar yanacaktı
oysa ben içimdeki kandili söndürecektim

gözlerimi kapasam

gözlerimi kapasam
akşam
bir karanlığın dibinden gözlerin ağzıma bakıyorlar
ellerimi yüzümü yıldızlarla yıkıyorum
saçların boynuma sarılıyorlar

gözlerimi kapasam
sen boylu boyunca yanıbaşımdasın
dişlerinin arasında bembeyaz bir nilüfer
alevleri bile öpebilirmiş gibi
güçlü ve gururlu ağzın
beni öptüğün zaman erkek seni öptüğüm zaman kadın
yanıbaşımdasın

gözlerimi kapasam
senin için bir mısra tasarlasam
bir renk düşünsem
başımı senin dizine koyduğumu uyuduğumu düşünsem
çocuğunmuşum gibi saçlarımı okşadığını
kocanmışım gibi yakama çiçek taktığını
bir yağmur şehrin bütün seslerini öldürse
sen ve ben günün yirmi dört saatını öldürsek
boğazlasak
ellerin göğsüme girse avuçlayıp kalbimi koparsa
sımsıcak ben senin kanına girsem
kalbine kurulup otursam

gözlerimi kapasam
rüzgârın kapıları derhal açılacak
dağbaşlarının temkinli sessizliğiyle sonsuzluğu dinleyeceğiz
kendimizi inkâr edeceğiz
hele inkârımızı büsbütün inkâr edeceğiz
bütün münkirler günde beş vakit bizi inkâr edecekler
bir kibrit aydınlığında çatılmış kaşlarını göreceğim
jiletle çizilmiş gibi keskin
ince
içimde kanlı bir ihtilâl kopacak
dudakların bir akşam üstü dudaklarıma değince
kadehim kırılacak
münkirlere müminlere küfredeceğim

iki elin kızıl kanda

sökülüp
salkım salkım leylekler gelirse ilkbahar olur
kül mavinin yanına kirli sarı gelirse
sonbahar
sen benim yanıma gelirsen
kıyamet olur
bir damla gözyaşı okyanus boşluklarını doldurur
senin gözyaşların beş kıtayı eritirler
hünerli ellerin yeni bir dünya yaratırlar
gözlerimden milyonlarca yıldız çoğaltırsın
milyonlarca defa bakabilmem için
geceleri sana bir saniyede
parmaklarımdan istifhamlar çoğaltırsın
her ağacın dalına bir istifham asarsın
ölüme mahkûm eder beni asarsın
ben tutar seni asarım
karanlıkta kalmış çocuklara döneriz
artık ben diye bir şey kalmamıştır
sen diye bir şey yoktur
hiç gelmemişe döneriz
korkarız

gözlerine baktığım zaman
sonsuzluğu görebilmeliyim
parmaklarım dudaklarında dolaşırken
sonsuzluğa dokunmalı
konuştuğun zaman
sonsuzluğun sesini dinlemeliyim
bir istifham gibi eğilip
seni bir istifham gibi öpmeliyim
elimden ne gelirse yapmalıyım
bir tevrat bir incil bırakmalıyım
beni bir dağ başına koymalılar
başıma bir dağ koymalılar
anama avradıma sövmeliler
sen duymalısın
iki elin kızıl kanda olsa
gelmelisin

sen olmadığın vakit

sen olmadığın vakit büyük yalnızlığım var
dalgaların kendilerini taştan taşa vurmaları
sonbahar yıldızlarının sessiz sedasız çırpınmaları
ve büyük yalnızlığım var
biliyorsun hani o
rüzgârın gözüne karanlık bir yelken gibi açtığım
içimsıra vahşi bir kadın gibi taşıdığım yalnızlığım

sen olmadığın vakit o denizde
şarabım tuzlu bir lezzet kazanıyor
avuçlarımda bir ateş yanıyor
bir çift insan gözü
hırsızı iti uğursuzu
köpek gözü toz ve toprak
bir kadeh quantro bir kadeh rom bir kadeh yağmur
avuçlarımda ve çırılçıplak
sen olmadığın vakit ben de olmuyorum

o denizde gördüğüm sen
benim için bir şarkı söyleyecektin
hazırdın gitarını bir çocuk gibi dizlerine yatırdın
kanada'lı üç tayfa tezgâhın içine girdiler
karanlık kıllı kollarıyla şarkının içine girdiler
kavga çıktı birbirinin çenesini kırdılar
o denizde gördüğüm sen
benim için bir şarkı söyleyecektin
ağlayacaktın
görecektim
sıradan bir şarkı söyleyecektin
kanada'lı tayfalar kahrolup öleceklerdi
ben de ölecektim

değil mi ki...

şehrin üstünde tozlu bir ay silkinmektedir
mevsim yaz olmuş sonbahar olmuş ne umurum
değil mi ki o büyük istifham üzerindeyiz
birbirimizi seviyoruz
ve sevgimizden şüphe ediyoruz.

Atilla İlhan

Pazartesi, Temmuz 18, 2011

SENİ SEVDİM

Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
"Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil
Nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve günışığı sislerden düşsel ovalara

Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim
Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü
Yitik ceren arayı arayı anasını buldu
Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek
Soludum, üfledim,yaprak pırpırlandı Ağustos dindi
Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi

Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar
Ve onların yoğun boyunlu kadınları
Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa
Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce
Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde
Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce
Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz
Senet senet satılmadan önce
Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp
Tanrı parsellenip kapatılmadan önce
Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin


Gülten AKIN

Cumartesi, Temmuz 16, 2011

Gülüşün

bir avuç duru sudur gülüşün
gülüşün bir pınar başında
yüzüme serpe serpe serinlediğim
seher yelidir
okşar kanatlarını yüreğimin
maviye değer başım

zaman kavramının dışında
yelkovanın akrebi yirmidört kez çiğneyip geçtiği
doğanın bütün kanunlarını ihlal edip
kavrulup savrulan bir kumsalda
susuz yeşeren narin bir çiçektir gülüşün

ve biz ondan öncesini unutmuş olarak
aşka dairlerin ütopyasını çizdik yürek haritamıza
sen orada, ben burada

alıp avuçlarımın arasına iki yanağını
süzüp ışıltısını kirpiklerimden gözlerinin
nariçi dudaklarında
otuziki diş öpüşümdür gülüşün

nakışlayıp adını yüreğimin kabzasına
sesinin her telini sarıp belleğime
yorgan misali gecelerce örtündüğüm
gökyüzüdür gülüşün

duruşun halkım
mabedimdir gülüşün
ötesi uçurum olsun varsın
düşüp ölmek sende güzelleşir

sende ben
aşkın evrensel gizemini sevdim
kırlangıçların göç göç gidip gelişini
güvercinlerin bahar coşkusunu
yasakları
ve yasakların yasak tutkusunu
sende ben
unutmamayı
bir de unutulmamanın onurunu sevdim

ülkem bakışlım
hadi tut ellerimden sıkıca
bir türkünün bilinmeyen ırasını fısılda
olanca sıcaklığını bırak içime
iki dudak arası bir öpüş yansın
sende ben
türkü türkü ülkemi sevdim...

Meral Vurgun

Pazartesi, Temmuz 04, 2011

Dilimde ay tutuldu../..dilsizim

(akşam şaraba yatıracağım yüreğimi../..yarına bi'şeyciğim kalmaz)

korunaklı şiirler yaz bana, sevgilim olmayan sevgili
sağanak yağışlı günlerimde sığınacağım bir yer bulunsun
bari, şiirlerde bir ev'cağızım olsun

üç oda bir salon yalnızlığımı kiraya vereceğim
heveslenme, senin için düşlerim başka
aklını başından alıp, gezmeye götüreceğim

ne güzel gülüyorsun, dudaklarında eski İstanbul resimleri
öyle kal lütfen, yüzüme baktığın anın resmini çekeceğim

sana söz veriyorum, sen de bana umut ver
sonra her şeyi unutup, ülkeme geri döneceğim

bende bir hoşum, şarkıların belalı güzelliğine vuruldum
o uzak ay'da kaldı onayladığım gülüşler
raks eden sevişmelerin çingene zamanındayım,
'gel' desen, gidemeyecek kadar sarhoştur özlemler

anlayışımı kaybettim, beni anla
karşılığında gözlerimin kahvesinden içireceğim
düşe kalka düşledim, son baharım kaldı
beni şimdi tutmazsan, dudaklarına devrileceğim

oturaklı şiirler yaz bana, sevgilim olmayan sevgili
yorgun günlerimde dinleneceğim bir yer bulunsun
şiirlerde bari, bir nefeslik yerim olsun

'05-izmir havası


Pelin Onay